1942 yılının Temmuz ayında, Robert Oppenheimer California’daki toplantılarından ayrıldı ve trenle Michigan’a gitti. Orada, dinlence kulübeleriyle bezeli Otsego Gölü kıyılarında hararetli bir münakaşa ve münakaşa yaşandı: Bir nükleer silahın denenmesi atmosferi ateşe verebilir mi?
Oppenheimer’ın zıttı, meşhur bir Nobel ödüllü fizikçi olan Arthur Holly Compton’dı. Onu Christopher Nolan’ın yeni çıkan filmimizde canlandırdığını görmeyeceksiniz. açık, fakat bilim adamının en yakın arkadaşlarından biriydi. Oppenheimer’ı Manhattan Projesi’nin başına getiren ve seneler sonrasında onu feyk komünizm suçlamalarına karşı korumak için çaba sarfeden Compton’dı. Ve tüm bunların otomobillerle ne ilgisi bulunduğunu merak ediyorsanız, Arthur Holly Compton hem de çağdaş hız tümseği buluş etti.
Düşük Teknolojili, Yüksek Hastalık Veren Çözüm
“Ben Minik Hastalık oldum, bölücülerin kazıyıcısı oldum”, Vishnu’dan bir alıntıyla tamamen aynı etkiye haiz değil. Bhagavad Gita. Gene de, tarihsel bir dipnot olarak, nükleer son zamanların şafağının tam merkezindeki bir insanın, görünüşte düşük teknolojili bir şeyden de görevli olması garip bir önemsiz şey.
1892’de Ohio’da doğan Arthur Compton, bir akademisyen ailesinde hayata merhaba dedi (adam kardeşi sonrasında MIT’nin başkanı olacaktı). Fizik, bilhassa de X ışınlarının davranışı üstüne çalışmaya başladı. 1922’de, fazlaca fazla ayrıntıya girmeden, Albert Einstein’ın bir parçacık benzer biçimde davranan ışık fotonları hakkında teorilerinin doğruluğunu ergonomik olarak kanıtlayan Compton Saçılımını keşfetti.
Compton, Nobel Ödülü’nü 1927’de, biri Geiger sayacını buluş edecek olan bir çift Alman bilim insanı ile paylaştı. Aynı yıl J. Robert Oppenheimer ile tanıştı, o zamanlar yeni basılmış bir Ph.D.
1942’de Compton, Oppenheimer’ı Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Dairesi’nin en üst teorisyeni olarak atayarak onun omuzlarına büyük bir mesuliyet yükledi. Ordu o yaz yönetimi devraldığında, Compton, Oppenheimer’ın Manhattan Projesi’nin başlangıcında kalması için baskı yapmış oldu.
Compton’ın emek vermesi, projenin büyük bir parçasıydı. Japonya’nın Pearl Harbor saldırısından sonrasında, Chicago Üniversitesi’nde plütonyum araştırmalarını bir araya getirerek gizli saklı Metalurji Laboratuvarı’nı kurmuştu. Pearl Harbor’dan bir yıl sonrasında, Met Lab ekibi dünyanın ilk reaktöründe devamlı bir nükleer tepki elde etti.
Yaratılışta Mevcut Değil
Compton, New Mexico testinde yoktu, sadece Oppenheimer onu süper kandırıcı gizli saklı bir kodla çağrı etmişti: “15’ten sonrasında herhangi bir vakit.inci balık tutma gezimiz için iyi bir vakit olurdu.” Compton’ın Chicago’daki işi onu katılmaktan alıkoydu, sadece birkaç hafta sonrasında bir telefon aldı.
“Oldukça büyük bir balık yakaladığımızı bilmek ilgini çekecek.”
Bu rahat kodun, Otsego Gölü’nde geçirilen zamana bir referans olması muhtemeldir. Bununla beraber, bu aşamada hem Oppenheimer hem de Compton’ın evlatları olduğu da belirtilmelidir, bundan dolayı ikisi de bir balık tutma/bölünme Baba Esprisi olması imkansız.
Compton, dönemin en yüksek ABD sivil nişanı olan Manhattan Projesi’ndeki çalışmalarından dolayı Liyakat Madalyası aldıktan sonrasında üniversite hayatına geri döndü. Burada, St. Louis’deki Washington Üniversitesi Rektörü olarak, kampüsün ana caddesinde bir aşağı bir yukarı hızlanan sürücülere kızmıştı. Bu yüzden bu mevzuda bir şeyler yapmış oldu.
İlk olarak “Mukaddes tümsekler”, 1953 baharında şimdiki Hoyt Drive’a kuruldu. Tahmin edebileceğiniz benzer biçimde, Compton doğru açıları ve yüksekliği belirlemek için bir takım titiz hesaplamalar yapmış oldu ve saatte 20 mil hızla giden bir arabanın yalnızca 0,4 g’ye maruz kalacağı, sadece saatte 80 kilometre hıza ulaşan birinin yerçekimi sabitinin kuvvetinin dört katına doğal olarak olacağı sonucuna vardı.
“Tekerlekler Yerden Ayrılacak”
“Şu demek oluyor ki” not defterine “tekerlekler yerden kalkacak” diye yazmıştı. yapacaklarını söyleyeceğim. Muhtemelen arabayı da bırak.
Düz kafalı bir V-8 Ford’da bunlardan birine çarpan ilk suçlunun tavanda kafa şeklinde bir göçük açmış olması icap ettiğini hayal etmelisiniz. Fakat sonunda hız tümsekleri dünyanın her yerindeydi, hatta değişik ülkelerde kendi isimlerini bile alıyordu. Birleşik Krallık’ta uyuyan polisler olarak bilinirler.
Ek olarak trafiği sakinleştirmek için daha yumuşak hız tabloları, yükseltilmiş yaya geçitleri ve hatta İsveç’te hızla etkinleştirilen bazı hidrolik tümsekler de var. Eleştirmenler, tertipli hız tümseklerinin – acil durum araçları dahil – tüm trafiği yavaşlattığını ve lastiklerin ve süspansiyonun gümbürtüsünün ses kirliliğini artırabileceğini belirtiyor.
Bu dezavantajlar, mesela, korkulu ısı ve ışınlama kanalıyla yaşamın tamamen yok olması benzer biçimde potansiyel zaafiyetleri olan öteki icatlarla hakikaten karşılaştırılmaz. Muhtemelen Compton ve hız tümsekleri hakkında bir Christopher Nolan filmi alamayacağız. Sadece bir dahaki sefere bir otoparka girerken yada bir yan sokakta yuvarlanırken itişip kakıştığınızda, hız tümseğinin mucidinin hem de insanlığın en yıkıcı silahını yaratmaya da destek bulunduğunu ihmal etmeyin.
Katkıda Bulunan Editör
Brendan McAleer, Şimal Vancouver, BC, Kanada’da yaşayan bir özgür yazar ve fotoğrafçıdır. İngiliz otomobillerine kıkırdayarak büyüdü, Japon spor-kompakt performansının altın çağlarında reşit oldu ve 2008’de otomobiller ve insanoğlu hakkında yazmaya başladı. İster Walter Cronkite’ın yarış kariyeri, ister Japon animatör Hayao Miyazaki’nin Citroën 2CV’ye olan yarım asırlık takıntısı olsun, onun hususi ilgi alanı insanlık ve makine arasındaki kesişme noktasıdır. Her iki ufak kızına da manuel şanzımanın iyi mi değiştirileceğini öğretti ve devamlı olarak Hot Wheels satın almak için sundukları bahane için minnettar.
Source: www.caranddriver.com